وقَوْلُهُ: "فَإنَّما" جَوابُ الشَرْطِ، ومَعْنى الآيَةِ: إنْ تَبْقَ يا مُحَمَّدُ لِتَرى، أو نَتَوَفَّيَنَّكَ فَعَلى كِلا الوَجْهَيْنِ إنَّما يَلْزَمُكَ البَلاغُ فَقَطْ. وقَوْلُهُ: "نَعِدُهُمْ" يُحْتَمَلُ أنْ يُرِيدَ بِهِ المَضارَّ الَّتِي تَوَعَّدَ بِها الكُفّارَ، فَأطْلَقَ فِيها لِفْظَةَ الوَعْدِ لَمّا كانَتْ تِلْكَ المَضارُّ مَعْلُومَةً مُصَرَّحًا بِها، ويُحْتَمَلُ أنْ يُرِيدَ الوَعْدَ لِمُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَلاةُ والسَلامُ في إهْلاكِ الكُفْرِ، ثُمَّ أضافَ الوَعْدَ إلَيْهِمْ لَمّا كانَ في شَأْنِهِمْ.
“Öyleyse elbette” sözü, şartın cevabıdır ve ayetin anlamı şudur: Ey Muhammed, eğer görmeye devam edersen veya seni öldürürsek, her iki durumda da yalnızca mesajı iletmekle yükümlüsün. “Onlara söz veriyoruz” ifadesi, kâfirlere yönelik tehdit ettiği zararlara işaret ediyor olabilir. “Söz veriyoruz” kelimesini kullanmasının nedeni, bu zararların biliniyor ve açıkça belirtilmiş olmasıdır. Ayrıca, Muhammed'e (s.a.v.) küfrün yok edilmesiyle ilgili verilen sözü de ifade ediyor olabilir. Sonra da “onlara” sözünü ekledi çünkü bu onları ilgilendiriyordu.