وقيل فيه: ثم بلوغكم ما قصدتم بفعل الصلاة من وجه اللَّه ورضائه، أي: ظفرتم به.
ثم الغرض في القبلة ليس إصابة عينها، ولكن أَغلب الظن، وأَكبر الرأْي؛ لأَنه ليس لنا إلى إصابة عينها سبيل؛ إذ سبيل معرفتها بالاجتهاد، لا باليقين والإحاطة، ليس كالمياه والأَثواب وغيرها من الأَشياء؛ لأَن هذه الأَشياء في الأَصل طاهرة، والنجاسة عارضة فيظفر بأَعينها على ما هي في الأَصل.
Bunun hakkında denildi ki: O zaman Allah rızası ve rızası için namazı kılmakla niyet ettiğin şeye ulaştın, yani: Ona ulaştın.
O halde kıblenin maksadı, ona hususi olarak isabet etmek değil, bilakis en muhtemel ve en büyük görüştür; çünkü ona hususi olarak isabet edecek bir yolumuz yoktur; çünkü onu bilmenin yolu, yakîn ve ihata ile değil, su, elbise ve diğer şeyler gibi değil, çalışmakla olur; çünkü bu şeyler aslen temizdir, necaset ise arızidir, dolayısıyla aslına göre kendi hususiyetleriyle isabet eder.