Arapça

صِفة الله العِلم

الله تعالى يعلم بعلمهِ الأزلي كلَّ شىءٍ، يَعلَم ما كانَ وما يكون وما لا يكون قال تعالى: ﴿ وَهُوَ بِكُلِّ شَىءٍ عَلِيمٌ ﴾ [سورة الحديد آية 0]. وعلم الله لا يتغير، لا يزيد ولا ينقص وكذلك كل صفاته لا تتغير فالتغير من صفات الخلق. ونسبة التغير إلى الله فيه تشبيه لله بخلقه وهذا مخرج من الإسلام.
وأما قول اللهُ تعالى: ﴿ وَلَنَبْلُوَنّكُمْ حَتّـٰى نَعْلَمَ المُجَـٰهِدِينَ مِنْكُمْ وَالصّـٰبِرِينَ ﴾[سورة محمد آية 00] فمَعنَاهُ: أنّ اللهَ يبتلي عبادَه حتى يُظهِرَ ويُمَيِّزَ لعبادِه مَنْ هو الصّادقُ المجاهِدُ الذي يَصبِرُ على المشَقّاتِ، ومَنْ هو غيرُ الصّادقِ الذي لا يَصبِر، وليسَ معناهُ أن اللهَ لم يكُنْ عالما مَنْ يُجاهِدُ ويصبِرُ فيبتلي النّاسَ لينكشِفَ له ذلك، ليسَ هذا المعنى، فاللهُ لا يَخفَى عن عِلمِهِ شىء. الله تعالى يَعلَمُ بعلمِهِ الأزليّ كلّ شىء، يَعلمُ ما كانَ وما يكونُ وما لا يكون وعلمه لا يتغير. قال تعالى: ﴿ وَأنّ اللهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَىءٍ عِلمًا ﴾[سورة الطلاق آية 00].
فعِلْمُ الغيبِ جميعهِ خاصٌ بالله تعالى، أما بعضُ الغيب فإن الله يُطلِعُ عليه بعضَ خَلقِهِ وهُمُ الأنبياءِ والأولياءِ. قال تعالى: ﴿ قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّـهُ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ (00)﴾ [سورة النمل آية 00]
ويكفر من يقول إنَّ الرسولَ يعلم كلَّ شىءٍ يَعلَمهُ الله، لأنه جعل الرسولَ مُساويًا لله في صفة العلم. إنَّ من المقرَّر بين الموَحّدين أنّ الله تعالى لا يساويه خلقُه بصفةٍ من صفاته. قال تعالى: ﴿ قُل لَّا أَمْلِكُ لِنَفْسِي نَفْعًا وَلَا ضَرًّا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّـهُ وَلَوْ كُنتُ أَعْلَمُ الْغَيْبَ لَاسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ وَمَا مَسَّنِيَ السُّوءُ إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿(000)﴾[سورة الأعراف آية 000]
وأما قولُهُ تعالى: ﴿ عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَى غَيْبِهِ أَحَداً إِلَّا مَنِ ارْتَضَى مِن رَّسُولٍ فَإِنَّهُ يَسْلُكُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ رَصَداً ﴾ [سورة الجن ءاية 00 و 00] فمعناه أنَّ الذي ارتضاه الله من رسول يجعل له رصداً أي حفظةً يحفظونه من بين يديه ومن خلفه من الشيطان. فإلا في ﴿إِلَّا مَنِ ارْتَضَى مِن رَّسُولٍ﴾ ليست استثنائية بل هي بمعنى لكن، فيُفْهَمُ من الآية أنَّ علمَ الغيب جميعِهِ خاصٌ بالله تعالى، فلا يتطرّق إليه الاستثناء، فتكونُ الإضافةُ في قوله تعالى {عَلَى غَيْبِهِ} للعموم والشمول من باب قولهم المفردُ المضافُ للعموم، فيكون معنى غيبِه أي جميع غيبِه، وليس المعنى أنَّ اللهَ يُطْلِعُ على غيبِه مَنْ ارتضَى مِنْ رسول.
قال تعالى: ﴿ إِنَّ اللَّـهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّـهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ (00)﴾[سورة لقمان آية 00].

Türkçe

Allah'ın sıfatı ilimdir

Cenâb-ı Hak, sonsuz ilmi ile her şeyi bilir, olanı da, olacak olanı da, olmayacak olanı da bilir. ” [Hadid Suresi, ayet 0]. Allah'ın ilmi değişmez, artmaz, azalmaz ve O'nun bütün sıfatları değişmez. Çünkü değişim yaratılış sıfatlarından biridir. Değişimi Allah'a izafe etmek, Allah'ı yarattıklarına benzetmek demektir ve bu da İslam'dan çıkış yoludur.
Cenâb-ı Hakk'ın şu sözüne gelince: "Ve içinizden cihad edenleri ve kimlerin Allah'a karşı cihad ettiğini bilinceye kadar sizi mutlaka imtihan edeceğiz. "Sabredenler" [Muhammed Suresi, 00. ayet] Anlamı: Allah, kullarına doğru olanı, zorluğa karşı sabredeni, doğru olmayanı ve doğruyu söyleyeni ortaya koyıncaya kadar kullarını imtihan edecektir. Sabırlı değildir ve bu, kendisine vahyedilinceye kadar çabalayan, sabreden ve insanları imtihan eden Allah'ın bilmediği anlamına gelmez, çünkü Allah ilminden hiçbir şeyi gizlemez. Cenab-ı Hak, sonsuz ilmi ile her şeyi bilir, olanı, olacak olanı ve olmayacak olanı bilir ve ilmi değişmez. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki Allah, ilimde her şeyi kuşatmıştır." (Talak Suresi, 00. ayet) Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: “De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez ve onlar ne zaman diriltileceklerini bilmezler.” [Neml Suresi, 00] Ve. Kim Resulün her şeyi bildiğini söylerse o kâfirdir. O, Allah'tır, çünkü O, Resûl'ü ilimde bir sıfatla Allah'a eşit kılmıştır. Cenâb-ı Hakk'ın hiçbir sıfatında yaratıklarına eşit olmadığı tevhitçiler arasında sabittir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: "De ki: 'Ben, Allah'ın dilediğinden başka hiçbir faydayı ve zararı kontrol edemem. Eğer ben gaybı bilseydim, hayırlar çoğalırdı ve kötülük bana dokunmadı. İman eden bir kavim için bir uyarıcı ve müjdedir.(000) ([A'raf Suresi, 000. ayet]
Cenâb-ı Hakk'ın şu sözüne gelince: :) ​​O, gaybı bilir, açığa vurmaz. O'nun razı olduğu kimselerden başkasına görünmeyen, zira o, onun önünden ve arkasından iz olarak yürür. (Cin Suresi, 00 ve 00. ayetler) Allah onun için koruyucu, yani onu önünden ve arkasından koruyacak koruyucular seçmiştir. "O'nun bir elçiden seçtiği hariç" istisna değildir, aksine "ama" anlamındadır, dolayısıyla ayetten anlaşıldığı kadarıyla gayb hakkındaki tüm bilgiler Cenab-ı Hakk'a mahsustur, dolayısıyla istisna geçerli değildir. buna değinelim, dolayısıyla Cenâb-ı Hakk'ın (gaybinde) sözündeki ilave, genelliğe eklenen tekil beyanı yoluyla genellik ve kapsayıcılık içindir. Yani onun gaybının manası, gaybınınTamamıdır ve manası Allah değildir. Gaybını, Resulden razı olduğu kimselere açıklar.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Kıyametin ilmi şüphesiz O'nun katındadır; yağmuru indirir, rahimlerde olanı ve yok ettiğini bilir. Nefs yarın ne kazanacağını bilir ve hiç kimse hangi yerde öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.(00)” (Lokman Suresi, 00. ayet).

(5000 karakter kaldı)
Arapça
Türkçe

İçindekiler

,o, �أيها, oıuoı, أعرب, أعربت, أليها, أن, أنها, أولئك, أَيَّتُهَا, أيها, ٱ, إذ, إشارت, إضافت, إلىها, إِلَيْهِ, إليها, إنـهـا, إنه, إنها, ئت, ئث, ئط, اأن, ابناء, ابنْك, اردفت, اشار, اشارت, اضافت, اعتبر, اعرب, اُعْرِبٓتْ, اكد, الأمر, الامر, الثالت, الثت, الثث, الثُط, اللــهـــم, اللهم, الىها, اليهـا, اليها, ان, انةا, انه, انهـا, انّها, اولءك, اىتها, أَيَّتُها, أٙيّه‍ا, بأن, بأنه, بأنها, بإن, بابن, بانه, بتلك, به, ةو, ةَىَ, ةي, تابعت, تَبييط, تلك, تهات, تهيت, تهيط, توليه, ثاث, ثهات, حء, حان, حَيَّء, خه, ذَاكَ, ذلك, روغ, شواع, عَلَيْـهَا, عَلَيْهِ, عليهـ, عليهـا, عليها, عنه, عَنْهَا, فأنه, فإنة, فإنه, فَإِنَّهُۥ, فانة, فانه, فذلك, فعليه, فقد, فمن, فهو, فهي, فوقه, فىه, فِيْهِ, فیه, قاءلة, قالت, قيامه, للط, معالي, منه, نجل, هـو, هـي, هء, هو, هي, هيـ, هی, وأبدى, وأضافت, وَإِنَّهُ, واشار, وتابعت, وجدير, وذلك, وس, وقألت, وَقَالَتْ, ولده, وَمِمَّا, ومن, ﻭَﻫِﻲ, يَٰٓأَيُّهَا, يا, يتسنى, يتسني, يجعله, یا

Son çeviriler

devamını göster›
ADS - REKLAMLAR