Arapça

في قَولِه تعالى: وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا الإغضاءُ عنِ الجاهلِ، ومُقابَلةُ كلمتِه السيِّئةِ بالكلامِ الحسنَِ، وكراهةُ مجاراتِه في خِطابِه ومُماثَلتِه، وإذا كان في ذلك فِتنةٌ أو مَفسَدةٌ محقَّقةٌ كان حرامًا .
0- قال الله تعالى: وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا اشتمَلت الآيةُ على بيانِ الأدبِ في معاملةِ الجاهلينَ مِن أفرادِ النَّاسِ، سواءٌ أكانوا مسلمينَ أم غيرَهم، وما اشتملت عليه مِن الأدبِ قد جاء في آياتٍ كثيرةٍ، مِثلُ قَولِه تعالى: وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ [الأعراف: 000] ، وقَولِه تعالى: وَإِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ أَعْرَضُوا عَنْهُ وَقَالُوا لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ لَا نَبْتَغِي الْجَاهِلِينَ [القصص: 00] ؛ فهو أدبٌ مشروعٌ مؤكَّدٌ، وحُكمٌ دائمٌ محكَمٌ، وهو في معاملاتِ الأفرادِ كما ترى، فلا ينافي ما شُرِعَ مِن الحربِ عندَ وجودِ أسبابِها، وتوفُّرِ شروطِها بينَ الأُمَمِ والجماعاتِ، وهي مِن الأمورِ العامَّةِ كما ترى .
0- قَولُه تعالى: وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا استُدِلَّ به على جَوازِ أنْ يُسَلَّمَ على الجاهلِ إذا كان كافرًا، كما قال إبراهيمُ لأبيه: سَلَامٌ عَلَيْكَ [مريم: 00] ، وقد قال اللهُ تعالى: قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ [الممتحنة: 0] ولم يَستثْنِ إلَّا قولَه لأبيه: لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ [الممتحنة: 0] ، وهو سلامُ مُوادَعةٍ ومُتارَكةٍ؛ لا سلامُ تحيَّةٍ وكرامةٍ ، وذلك على قولٍ في التفسيرِ.
0- قال الله تعالى: وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا القولُ السَّلامُ مَحمودٌ ومطلوبٌ في كلِّ حالٍ، وإنما خُصَّتْ حالةُ الخِطابِ بالجاهلِ؛ لأنَّها الحالةُ التي تَثورُ فيها ثائِرةُ الغضَبِ بما يكونُ مِن سَفَهِه ومهاترتِه، فعلى المؤمنِ أن يكونَ حاضِرَ البالِ بهذه الآيةِ عندَما تسوقُ إليه الأقدارُ جاهلًا فيُخاطبُه بما لا يُرضيه؛ حتى يَسلَمَ مِن شَرِّهِ، ويَكسِرَ مِن شِرَّتِه، فيَسلَمَ له عِرْضُه ومروءتُه ودينُه، ويَسلَمَ ذلك الجاهلُ أيضًا مِن اللَّجاجِ في الشَّرِّ والتمادي فيه، فيكونُ المؤمِنُ بقولِه «السَّلام» وتأدُّبِه بأدبِ القرآنِ قد حَصَّلَ السَّلامةَ للجَميعِ .
0- في قَولِه تعالى: وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا التَّحريضُ على قيامِ اللَّيلِ .
0- قَولُه تعالى: وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا المُرادُ مِن قولِهم ذلك: فزَعُهم منها، ووَجَلُهم الشديدُ المُستتبِعُ لِتَمسُّكِهم بالتَّقوى، واعتِصامِهم بالسَّببِ الأقوى، لا مجرَّدُ قلقلةِ اللِّسانِ، بلا تأثُّرٍ مِن الجَنانِ؛ فإنَّهم لم يَبتَهلوا إلى المولى ويَتعَوَّذوا به مِن سَعيرِها، إلَّا لعِلمِهم بسوءِ حالِها. ومُقتضى العلمِ بالشَّيءِ إيفاؤُه حقَّه، والعملُ بموجَبِه

Türkçe

Yüce Allah'ın buyurduğu gibi: Cahiller onlara hitap ettiği zaman, "Selam" derler. Cahillere göz yumarlar, onun kötü sözlerine güzel sözlerle karşılık verirler ve onun sözüne uymaktan ve onu taklit etmekten nefret ederler. eğer bu, bir fitne veya fitneyi gerektiriyorsa haramdır.
0- Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: Cahiller onlara hitap ettiğinde şöyle derler: Selam size, bu ayet, cahillere karşı muamelede görgü kurallarını içeriyordu. Bunların Müslüman mı yoksa başkası mı oldukları ve bunun adabın neleri içerdiği pek çok ayette zikredilmiştir; örneğin Yüce Allah'ın: Cahillerden yüz çevir [A'raf: 000] ve Yüce Allah'ın şöyle buyurması gibi: Onun izniyle, "Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz de sizedir. Biz cahilleri aramayız." dediler. Meşru ve onaylanmış bir görgü kuralları, kalıcı ve kesin bir hükümdür ve bireylerin ilişkilerinde de görüldüğü gibi, nedenleri mevcut olduğunda ve koşulları karşılandığında savaş için çıkarılan kanunlarla çelişmez. Kavimler ve gruplar arasında olup, gördüğünüz gibi bu genel bir meseledir.
0- Yüce Allah'ın şu sözü: Onlara hitap ettiği zaman cahiller, "Selam" dediler ve bu da selamın caiz olduğuna delil olarak gösterildi. İbrahim'in babasına: "Selam sana" [Meryem: 00] dediği ve Cenab-ı Hakk'ın: "İbrahim'de sana güzel bir örnek vardır" [Mümtehin] dediği gibi, kâfir ise cahil bir kişidir. ] AH: 0] Babasına şöyle demesi dışında bir istisna yapmadı: Senin için elbette bağışlanma dileyeceğim [Mümtehine: 0] ki bu bir tevazu ve teslimiyet selamıdır; Selam ve ikram yoktur, bu da tefsirdeki bir ifadeye göredir.
0- Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: Cahiller onlara hitap ettiklerinde "Selam" derler. "Selam" sözüdür. her durumda övülen ve arzulanan, fakat hitap durumu cahillere özeldir; Çünkü bu, insanın ahmaklık ve havailiğinden dolayı öfkesinin patlak verdiği bir durumdur, dolayısıyla kaderin bir cahili karşısına çıkarması ve o kişinin kendisini tatmin etmeyen bir sözle ona hitap etmesi durumunda müminin bu ayeti dikkate alması gerekir. Öyle ki, şerrinden kurtulsun, şerrinden kurtulsun; şerefi, mertliği ve dini kendisine selamet olsun; o cahil kişi de kötülüğe dalmaktan ve bunda ısrar etmekten emin olsun. Böylece mümin, “selam” diyerek ve Kuran ahlakına uygun davranarak herkes için güvenliğe kavuşmuştur.
0- Yüce Allah'ın buyurduğu gibi: Onlar geceyi Rablerinin huzurunda secde ederek geçirirler ve Yatsı namazına teşvik.
0- Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Rabbimiz, cehennem azabını bizden uzaklaştır." yani: onların ondan korkması ve takvaya bağlılıklarından kaynaklanan şiddetli korkuları ve sadece cennetten etkilenmeyen dilin salınımına değil, en güçlü akla bağlılıkları; Onun kötü durumunu bilmeleri dışında, Rabbine dua etmediler ve onun felaketlerinden O'na sığınmadılar. Bir şeyi bilmek, onun haklarını yerine getirmeyi ve ona göre hareket etmeyi gerektirir.

(5000 karakter kaldı)
Arapça
Türkçe

İçindekiler

,o, �أيها, oıuoı, أعرب, أعربت, أليها, أن, أنها, أولئك, أَيَّتُهَا, أيها, ٱ, إذ, إشارت, إضافت, إلىها, إِلَيْهِ, إليها, إنـهـا, إنه, إنها, ئت, ئث, ئط, اأن, ابناء, ابنْك, اردفت, اشار, اشارت, اضافت, اعتبر, اعرب, اُعْرِبٓتْ, اكد, الأمر, الامر, الثالت, الثت, الثث, الثُط, اللــهـــم, اللهم, الىها, اليهـا, اليها, ان, انةا, انه, انهـا, انّها, اولءك, اىتها, أَيَّتُها, أٙيّه‍ا, بأن, بأنه, بأنها, بإن, بابن, بانه, بتلك, به, ةو, ةَىَ, ةي, تابعت, تَبييط, تلك, تهات, تهيت, تهيط, توليه, ثاث, ثهات, حء, حان, حَيَّء, خه, ذَاكَ, ذلك, روغ, شواع, عَلَيْـهَا, عَلَيْهِ, عليهـ, عليهـا, عليها, عنه, عَنْهَا, فأنه, فإنة, فإنه, فَإِنَّهُۥ, فانة, فانه, فذلك, فعليه, فقد, فمن, فهو, فهي, فوقه, فىه, فِيْهِ, فیه, قاءلة, قالت, قيامه, للط, معالي, منه, نجل, هـو, هـي, هء, هو, هي, هيـ, هی, وأبدى, وأضافت, وَإِنَّهُ, واشار, وتابعت, وجدير, وذلك, وس, وقألت, وَقَالَتْ, ولده, وَمِمَّا, ومن, ﻭَﻫِﻲ, يَٰٓأَيُّهَا, يا, يتسنى, يتسني, يجعله, یا

Son çeviriler

devamını göster›
ADS - REKLAMLAR